Bu defa derimizin üzerine sürdüğümüz ve direk olarak vücudumuza aldığımız organik ‘kozmetik’ten bahsetmek istiyorum.
Saru Organik, adı altında dünyadan bir kaç çeşit markayı bünyesinde toplamış bir isim. Şu anda Caddebostan’da bir mağazaları var ve Profilo Organik Pazarı’nda her çarşamba ve pazar tezgah açıyorlar.
Markanın sahibi Tayfun Otukfalay ile Caddebostan’daki mağazalarında görüştük. Tayfun Otukfalay endüstri mühendisliği okumus ancak o da asil meslegini icra etmeyenlerden.
2006 yılında Orhanlı’da organik tarıma elverişli bir arazi bulduklarında bu alanı kiralayıp organik lavanta ekmeye, organik bal üretmeye başlamışlar. Amaç, piyasada satılan ve lavanta özlü olduğu iddia edilen sabun, parfüm gibi kozmetik ürünlerine hammadde sağlamakmış ancak bu hayalleri çabuk yıkılmış. Lavanta özü olarak kullanılan sentetik alternatifinin ne kadar ucuza mal olduğunu ve kimsenin organik lavantayı tercih etmediğini farkedip kozmetik dünyanın gerçekleri ile yüzyüze gelmişler.
Bu yüzden olsa gerek Tayfun Otukfalay konuşmamız arasında “Yemediğin şeyi cildine sürme” diyor. (İşte o noktada en basitinden nemlensin diye çocuklarımızın ve kendi cildimize sürdüğümüz kremlerin kanımıza karışarak aslında ne kadar zararlı olabileceklerini anlıyorum.) Yaşadıkları bu hayal kırıklığının ardından organik balmumu ve propolis’ten ne yapabileceklerini düşünmüşler ve ilk olarak yine organik olan dudak kremi üretmeye başlamışlar. E vitamini eklediklerinde de raf ömrünü 18 aya kadar çıkarabilmişler.
Tüketicinin özellikle dermokozmetik alanında sürekli kandırıldığı bir pazarın farkındalığı içinde tüketiciyi bilinçlendirme amaçlı bir yatırımda bulunan ve Saru markasını kuran Otukfalay, ödüllü markaları ithal etmiş. Şifalı kil ve aloe vera bazlı Ciel D’Azur, Erbaviva, zeytin ve yeşil çay bazlı La Clarée ve Amazon ormanı bitkilerinden hazırlanmış Surya. Ayrıca şunu da belirtmeliyim ki, Saru’nun şu anda Fransa ve İtalya’da eş zamanlı olarak yapılmış ve neticelendirilmek üzere olan bir de kendi marka çalışması var. Yani belki de kısa bir zamanda kendi üretimlerine de başlayacaklar. Bu arada benim de en beğendiğim anne-bebek ürünü olan Erbaviva’yı ünlüler arasında Catherine Zeta Jones, Nicole Kidman, Madonna, Gwen Stefani, Uma Thurman ve Charlize Theron da kullanıyormuş.
Tayfun Otukfalay’ın nihai hedefi ise aslında bir konsept çiftlik kurmak.
Peki organik kozmetik nedir?
Şu anda dünyada organik kozmetik dendiği anda sadece ‘sertifikalı organik’ kozmetik ürünleri akla gelmektedir. Sertifikasyon olmadan organik ibaresi biraz havada kalıyor ne yazık ki. Organik kozmetiği tanımlamadan önce organik tarımı iyi anlamak gerekiyor. Bundan 40-50 yıl geriye gidip, çiftçinin tarım ilaçlarıyla, genetiği ile oynanmış tohumlarla, suni gübrelerle tanışık olmadığı tarımı hayal edin. Birim alanda daha çok üretme isteği yokken, zararlılarla doğal mücadele metodlarını mecburen öğrenmiş çiftçilerimizi hayal edin. Tarlanın mahsullerinden bazı böcekler de nasiplenirdi. Tamamen doğal yaradılışları gereği neyi yiyip neyi yemeyeceğine refleks olarak karar veren böcekler bizden daha mı akıllı?
Şimdi ise sorulması gereken asıl soru “böceklerin yemediği mahsulleri biz nasıl yiyebiliyoruz?” Çocuklarımıza bunu anlatmak ve gelecek kuşakların organik yaşamasını sağlamak elimizde. Organik kozmetik ürünleri sertifikalı organik ürünlerden elde edilen, insanın organik yapısıyla uyumlu kişisel bakım ürünleridir.
Organik tarım, çıktıları ile aktif içerik oluşturan üretim şeklidir. Sertifikalı organik kozmetik ürünü, kimyasal ve çevre kirliliği yaratan (tarım ilaçları, suni gübreler, genetiğiyle oynanmış organizmalar) maddeler barındırmayan, doğal özler sayesinde içinde büyük oranda aktif içerik bulunan sağlıklı ürünlerdir. Mineral kozmetik, iki şekilde anılıyor: Biri ‘boyalı kozmetik’ dediğimiz, renk oluşumu doğal minerallerin pigmentlerine dayalı kozmetik ürünleri; diğeri ise bazı faydalı olduğu tespit edilen mineral içerikli kişisel bakım ürünleri..
Bir istatistik okumuştum; önümüzdeki 10 yıl içerisinde sadece Türkiye’de 15 milyon insanın kanserden öleceği gibi tüyler ürpertici bir analiz yapılmış.
Sebeplerine biraz daha akıllıca bakınca ticari kaygıların bazen toplum sağlığını görmezden gelebiliyor olması alışık olduğumuz bir durum oldu ne yazık ki. İnsan cildi tarafından emilen, yani bir şekilde vücudumuzun içerisine aldığımız herhangi bir ürünün yenemiyor olması zaten bir soru işaretidir. Her yıl bir kadın ortalama iki kilo kozmetik ürününü cildi vasıtasıyla bünyesine almaktadır.
Oysa sertifikalı organik ürünler, insanoğluna ve çevreye saygının garantisidir. İnsan tabiatına ve çevreye uyumlu üretim zinciri sonucunda elde edilen ürünlerdir.
Organik kullanım niye artmalı? Neden bu konuda bilinçlenmeliyiz?
Organik tarım biyolojik çeşitliliğe ve doğal dengelere saygı gösteren, en doğru ve olması gereken üretim türüdür. Organik sertifikalı ürünleri tüketerek, aktif olarak tarımsal uygulamaları; suyun, toprağın, havanın kalitesinin geri kazanılmasını ve petrokimyasal üretimin azaltılmasını desteklemiş olursunuz.
Organik kozmetik ürün kullanarak, organik tarımı desteklemiş olursunuz. Desteklenen organik tarımın diğer çıktıları ile organik gıda, organik tekstil gibi bir çok zinciri yeniden kurmuş olursunuz!
Global bir dönüşüm için, gelecek için, geleceğimiz olan çocuklarımız için organik bir yatırımdır organik ürün almak. Dünya nüfusu sürekli artmaktadır. Beslenme en önemli konudur. Birim alanda daha çok üretmek yanlış bir düşünce değildir. Ancak anlamamız gereken, tabiat ana ile uyumlu olmayan gelişimin bedellerini ağır ödeyeceğimiz gerçeğidir.
Gelişen bilim ve teknolojiyi ancak tabiat ana ile uyumlu ise kullanmamız gerektiğini anlamalıyız. Gelecek kuşaklara yanlışlarımızı değil, doğru için attığımız adımları hediye etmeliyiz.
Bizler organik varlıklarız! Neden sentetik yaşayalım? Özellikle bilinen ve cilde zarar veren belli başlı maddeler Bugün genel olarak sertifikalı organik kozmetik ürünü eldesinde kullanımı yasaklanan hammaddeler şunlardır:
*Parabenler: (Metil) Methylparaben, (Propil) Propylparaben, (Butil) Butylparaben ve (Etil) Ethylparaben *Sodium Laurel Sulfate (SLS) ve Sodium Laureth Sulfate (SLES) *Sentetik/Suni renklendiriciler (Artificial Colorants) *Sentetik/Suni Kokular (Artificial Fragnance) *DEA (diethanolamine), MEA (Monoethanolamine) ve TEA (triethanolamine) *Phthalates (fitalatlar) *Paraffin oil (Parafin yağı) *Paraffin wax (parafin mumu) *Formaldehyde (Formaldehitler) *GMO (Genetically Modified Organisms) Genetik kodu değiştirilmiş organizmalar
*Chlorine (Klor) Mağaza dekorasyonu da tamamen organik .Organik mağaza tasarımı için dünyayı dolaşmışlar ve farklı malzemeleri bir araya getirmişler.
Lombok adasından devrik ağaçları getirip, işleyip kolonları ve mesnetleri yapmışlar. Jawa adasından, beyaz taşları getirerek, usta sanatçılar tarafından işleterek havuzlarının kenarında kullanmışlar. Mağazaya girmeden önce dikkatinizi mutlaka çekecek bir tasarım olan tropik yağmur ormanlarında kabile şefinin kabile üyelerini bir araya toplamak amacı ile iletişim aracı olarak kullandığı Kulkul var. Orman içinde yoğun ağaç dokusuna rağmen sesi her yöne eşit dağıtabilen ağaçan yapılmış bir nevi çan bu.
Stand mobilyaları ise hindistan cevizi kabuklarının farklı ebatlarda kesilerek ve yine geri dönüşüm ile elde edilen kontraplaklarla kaplanması yöntemi ile hazırlanmış. Alışverişlerinizden sonra size hediye kazandıracak "Organik yaşam Pasaport"unuzu da istemeyi sakın unutmayın.